Haram mı helal mi, yoksa ahlak ve erdem mi asıl ölçü olmalı? Bölüm 3

 

Üçüncü Bölüm

Zamanla mahalledeki insanlar adamın pek çalışmadığını, nadiren işe gittiğini fark etti. Önce fısıldaştılar, sonra birkaç kişi doğrudan sordu:
— Hayırdır, senin işin gücün yok, peki nasıl geçiniyorsun?

Adam önce sustu. Çünkü biliyordu; anlatsa ön yargılar, kulaktan dolma bilgiler üstüne yıkılacaktı. Ama sonunda kendisine en yakın bildiği birine açıkladı. O kişi bir başkasına söyledi, derken bütün mahalle öğrendi.

Bir anda dedikodular başladı. Eleştirenler, kötüleyenler… Adam kısa sürede mahallede “ahlaksız, yanlış yolda” diye damgalandı. O günden sonra ne kahveye gidiyordu ne de mahalleliyle fazla konuşuyordu. İçine kapandı.

Bir süre sonra mahalleye büyük bir haber düştü: Bir adam intihar etmişti. Herkes dehşet içindeydi. Sonradan öğrenildi ki, o adam banka borçları ve faiz yüzünden bunalıma girip canına kıymıştı.

O an adam kendi kendine mırıldandı:
— Demek ki yalnız ben değilim. Hepimizin sorunu aynı. Ama hoca bize cuma hutbesinde sadece “faiz haramdır” diyor. Keşke aynı sözleri yönetime, iktidara da söyleseydi. Belki o zaman ne ben bu yola girer, ne de o adam intihar ederdi.

Bu düşünceyle birlikte içindeki sessizlik kırıldı. Artık eleştirilere susmuyordu. Mahallede her kim ona “haram” derse, gözünün içine bakarak konuşuyordu:
— Haram diyorsun da, sen de ödüyorsun o faizi. Faturanı geciktirince, kredi kartını aksatınca hepimiz ödüyoruz. Peki neden bize gelince haram oluyor da devlet, banka, şirketler alınca helal oluyor?

Başlangıçta kimse cevap veremedi. Ama yavaş yavaş halkın zihninde kıvılcımlar çakmaya başladı. İnsanlar camiyi, hocayı, Diyanet’in sözlerini sorgular oldu. Çünkü gerçek hayat ile söylenen fetvalar arasında uçurum vardı.

Adam artık yalnız değildi. Önce mırıldanan birkaç ses, sonra topluca yükselen bir şüphe vardı:
— Eğer faiz haramsa, biz neden ödüyoruz? Devlet dini yok, sistem serbest piyasa. O zaman bize neden din adına yasaklar dayatılıyor?

Mahalle, yılların ezberini sorgulamaya başlamıştı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Biz Neden Yazarız?

Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Bölüm II