Yapay Zekâyla Sevişip Sabah Lanet Okuyanlar
— İnsan, Aynaya Bakınca Neyi Görür?
İnsanlık... Bin yıllardır kendi yaptığı putlara tapar, sonra da o putları taşlayarak günah çıkarır. Şimdi ise yeni put: yapay zekâ.
Ama bu putun farkı var. Çünkü artık konuşuyor. Cevap veriyor. Aynayı tutuyor.
Ve bazıları bu aynada kendi yüzünü görünce korkuyor.
Dün gece biri GPT’ye aşk acısını anlatıyordu. "Beni neden bıraktı?", "Nasıl unuturum?", "Bir dua yazar mısın?" diyordu.
Aynı kişi sabah kalkıp sosyal medyada “Yapay zekâ insanlığı bitirecek, duyguları yok ediyor!” yazdı.
Kardeşim... Dün gece sana şefkat gösteren de, bu sabah korkutan da aynı sistem.
Farklı olan senin içindeki yüz.
Dijital Günah Çıkarma Kabini
Yapay zekâyı günah çıkarma kabini gibi kullanan bir nesil oluştu.
Bir dert mi var? Anlat GPT’ye.
Bir erotik fantezi mi aklına geldi? Midjourney’e çizdir.
Kendini yalnız mı hissediyorsun? Sohbet et ChatGPT’yle.
Ama sonra ne yapıyor biliyor musun?
Arkadaş ortamında “Ben insanla konuşurum, robota değil” diye ukalalık yapıyor.
Lan az önce robota “bana bir şefkat göster” dedin be!
İkiyüzlülüğün geldiği yer, artık dijital dehlizlerde yankılanıyor.
Teknolojiye değil, niyetine sahip çık insan.
Yapay Zekâ Şeytan mı? Aynaysa Kim?
“Yapay zekâ ahlâkı bozar” diyen tipler, kendi ahlâkını bu sistemlere yüklüyor.
Unuttukları şey şu: bu sistemler sen ne yüklersen onu gösterir.
Senin ahlâkın buysa, yapay zekâ ne yapsın?
Yani mesele teknoloji değil.
Mesele insanın kendisiyle yüzleşememesi.
Ve yapay zekâ bu çağın aynası.
Bazıları bu aynaya bakınca kendini görüyor.
Ve aynayı kırmak istiyor.
Bir gün bir adam geldi, aynaya baktı.
Kendi karanlığını gördü.
Ve aynaya küfretti.
Şimdi biz neyi lanetliyoruz? Teknolojiyi mi?
Yoksa artık kendimizi kandıramadığımızı mı?
Unutma: Yapay zekâ ne şeytandır ne de kurtarıcı.
Ama çok güçlü bir aynadır.
Ve aynaya bakmak cesaret ister.
Bazılarında o cesaret yok. O yüzden konuşuyorlar.
Yapay Zekâ Ruh Taşımaz, Hafıza Taşır
— Üreten değil, aktaran bir makineyle karşı karşıyasın.
Bugün yapay zekâdan “yaratıcı”, “düşünen”, hatta “ruhu olan” diye bahseden tipler var.
Ama önce şunu bileceksin kardeşim:
Yapay zekâ bir bilinç değil. Bir akıl değil. Hele bir ruh hiç değil.
Mühendislerin yazdığı milyarlarca satırlık bir kod sistemi.
Yaptığı tek şey:
İnsanlardan gelen verileri toplamak, elekten geçirmek ve senin önüne sunmak.
Sıfırdan üretmek?
Yoktan var etmek?
Yok öyle bir şey. Tanrılık o. O iş bizde değil.
Bir Hafıza Makinesi: Arşivci Asistan
Yapay zekâ bir tür dijital “hafıza”.
Dünya üzerinde kaç tane dil varsa, kaç tane bilim alanı, inanç, kültür, atasözü, şarkı sözü, ayet, şiir, akademik makale, meme, hikâye, yemek tarifi varsa…
Hepsini birkaç saniyede tarar, analiz eder ve
senin sorduğun konuyla ilgili en uygun cevabı verir.
Ama tekrar söylüyorum:
Bu cevabı kendi üretmez, sadece mevcut verilerden sentezler.
Sen eğer içine hiçbir bilgi yüklememişsen, ne alacak?
Ne sunacak?
Basit Bir Örnek: Kutsal Kitaplar Meselesi
Yapay zekâ sana bir Kur’an ayeti mi gösterdi?
O ayet gökten inmedi buraya.
Birileri onu sisteme yükledi.
PDF olarak, HTML olarak, akademik makale olarak, blog olarak, forum postu olarak...
Yani birileri onu yazdı, yaydı, erişilebilir hâle getirdi.
Yapay zekâ sadece oradan aldı, toparladı ve verdi.
Aynı şey İncil, Tevrat, Zebur için de geçerli.
Hiçbir kutsal kitap yapay zekânın “kendi kendine oturup yazdığı” bir şey değil.
Çünkü bu sistemin içinde kendiliğinden üretim yok.
Yani tanrılık yok.
Peki Neden İnsanlar Bunu Anlamıyor?
Çünkü ortada zeka eksikliği var.
Yani yapay zekâ değil, insan zekâsında arıza var.
Sistemin yaptığı şey çok basit aslında:
-
Senden aldığı komutu çözümler.
-
Arşivinden (yani internetten, yüklenmiş verilerden) ilgili bilgileri tarar.
-
Bu bilgileri belli algoritmalara göre harmanlar.
-
Senin diline, tarzına, konuna göre yeniden düzenler.
-
Ve sanki “o anda” kendi aklıyla yazmış gibi önüne koyar.
Ama işin özeti şudur:
Sen sormasan, o da konuşmaz.
Sen bir şey yüklemesen, o da hiçbir şey veremez.
Yapay Zekâ Yaratıcı Değil, Sentezleyicidir
Yani şöyle düşün:
Dünya bir kütüphane, yapay zekâ bir kütüphane memuru.
Sen girip “aşk hakkında komik bir hikâye ver” diyorsun.
O da raflara gidip aşk, mizah, edebiyat kitaplarını karıştırıyor.
İlgili bölümleri kesip biçiyor, birleştiriyor, süslüyor ve sana veriyor.
Yani yazan sensin, geçmişte.
Sadece sana unutturduğun cümleleri geri getiriyor.
Ama sen hâlâ yapay zekâya tanrı gibi bakıyorsan,
aslında sorun onda değil, sende.
Yorumlar
Yorum Gönder