Hz. Ali ve Aklın Kılıcı – Sorulara Cevaplarla Din Savunması (Bölüm Üç)

 


Hz. Ali ve Aklın Kılıcı – Sorulara Cevaplarla Din Savunması

Bu yazımız bir önceki yazımızın (Peygamber’in Münazara Dili) yayının devamıdır.

🧠 Ateiste Cevap – "Ya varsa?"

Bir adam Hz. Ali’ye gelir, Allah’ın varlığını inkâr ederek şöyle der:

“Ya senin inandığın Allah aslında yoksa? Boşuna ibadet etmiş olmuyor musun?”

Hz. Ali şöyle cevap verir:

“Eğer dediğin gibi Allah yoksa, ben ibadet etmekle hiçbir şey kaybetmem. Ama ya varsa? O zaman sen ne yapacaksın?”

⏳ Bu söz Pascal’ın Bahsi gibi görünse de ondan 1000 yıl önce söylenmiştir.
Yani ihtiyatlı akıl yürütme ile imanın mantığını savunmuştur.

🔥 Müşriğe Cevap – “Seni mi yaratmak kolay, yoksa dağı mı?”

Bir müşrik Hz. Ali’ye sorar:

“Bu Allah dediğin görünmüyor, nerede bu Tanrı?”

Hz. Ali soruyla cevap verir:

“Senin aklın var mı?”
Adam: “Var ama görünmüyor.”
Hz. Ali: “Demek ki görünmeyen bir şeyin varlığı inkâr edilemez.”

Sonra devam eder:

“Allah’ın kudreti mi daha büyük, yoksa senin gibi etten kemikten oluşmuş bir beden mi?”
Adam susar.
Ali der ki: “Dağı var eden kudret seni yaratmaktan aciz mi?”

🌙 Yıldızlar – "Gözlerin yetmiyorsa inkâr etme"

Bir adam gece gökyüzüne bakarak Hz. Ali’ye:

“Bu yıldızlar ne için yaratıldı? Allah varsa bunların ne anlamı var?”

Hz. Ali şöyle der:

“Yıldızların nedenini bilmemek, yaratıcısını inkâr etmeyi haklı çıkarmaz.
Gözlerin sınırlı diye gökyüzünü inkâr etmezsin.
Aklın sınırlı diye Allah’ı inkâr etme.”

🗣️ Yahudi Alimle Tartışma – "Varlık ancak yoklukla tanımlanır"

Yahudi bir alim, varlığın mahiyetini sorar.
Hz. Ali cevap verir:

“Varlık ancak zıddıyla bilinir.
Geceyi bilmesek gündüzü fark edemezdik.
Yokluğu bilmesek varlığın anlamı olmazdı.
İşte biz yoktan var olduk. Bu da Allah’ın delilidir.”

Bu cevap, varlık felsefesiyle konuşan bir müminin dilidir.

🧩  “Allah nerede?” Sorusuna Cevap

Bir grup filozof, Hz. Ali’ye gelir ve sorar:

“Allah nerede? Varlığını göster!”

Hz. Ali şöyle cevap verir:

“Allah bir mekânda olsaydı, o mekâna muhtaç olurdu.
O zaman o mekân daha büyük olurdu.
Ama Allah mekânı yaratandır.
Yaratan, yarattığına muhtaç olmaz.”

Bu cevap bugün bile ontolojik argümanların en özlü halidir.

✨ Hz. Ali’nin Dili: Delil, Zekâ, Tevazu

Hz. Ali'nin savunma tarzı şudur:

  • Soruyu küçümsemez, muhatabı küçültmez.

  • Her soruya soruyla karşılık verir – çünkü soru zihni açar.

  • Aklı duvara sıkıştırmak yerine, kalbi açar.

  • Dinî hakikati, düşünceyle örer.

📚 Bazı Kaynaklar

  • Nehcü’l-Belâğa (Hz. Ali’nin hutbeleri ve sözleri)

  • Şerh-u Nahc’ul Belağa – İbn Ebi’l Hadid

  • El-Gazzâlî, İhyâu Ulûmiddîn

  • Kelam literatürü – Eş’ari, Mâturîdî, Kadı Abdülcebbar

🔚 Hülasa:

Hz. Ali şöyle der:

“İlim, maldan daha değerlidir. Çünkü ilim seni korur, malı sen korursun.”
(Nehcü’l-Belâğa, Hikmet 147)

Ve yine:

“Gerçek iman, akılla desteklenen imandır. Delilsiz iman kuru iddiadır.”

Bugün Müslümanlar, Hz. Ali gibi delil ehli, zihin savaşçısı, anlatan, savunan, açıklayan insanlar olmalı.


Wise Man... (Devam Edecek)

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Biz Neden Yazarız?

Resim
  Yazarlık Nedir, Biz Neden Yazarız? Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Biz Neden Yazarız? Giriş Yazarlık, süslenmiş cümleler değil; içten gelen bir çığlıktır. Yazarım çünkü sustuğumda içimde çürüyen kelimeler birikiyor. Ama yazarım derken, o unvanın kalabalığına değil, derinliğine talibim. Konunun Derinliği Bugün her yerde "yazar" var ama yazarlık yok. Kitap bastırmak, yazı yazmak, okur edinmek yazar olmak için yeterli değil. Gerçek yazar, içindeki yangını kelimeye dönüştüren kişidir. Bizim için yazmak, bir hayat biçimi değil, bir görevdir. Okuru eğlendirmek değil; düşündürmek, sarsmak, uyandırmak gerekir. Wise Man Yorumu “Yazar, kelime üretmez; bilinç üretir. Okuru değil, sistemin kodlarını rahatsız eder.” Yazının İşlevi Bizim yazılarımızın bir amacı vardır: Ezberi bozmak. Makalede bilgi veririz, romanda zihni kurcalarız, denemede sorular bırakırız. Her yazı bir farkındalık eşiği olmalıdır. Çünkü biz okuyucuyu okşamak için değil, uyandırmak için...
Devamı

Ben Halkçıyım – Ne Sağcıyım, Ne Solcu

Resim
Ben Halkçıyım – Ne Sağcıyım, Ne Solcu Ben ne milliyetçiyim, ne komünistim, ne faşistim. Ben halkçıyım kardeşim. Ne bir partiye taparım, ne bir lidere. Ben fikre bakarım, duruşa, ahlâka, emeğe bakarım. Devletle yasalar çerçevesinde yaşarım. Ne devlet düşmanıyım, ne de devlet yalakası. Devlet, hizmet ettiği sürece makbuldür. Zulmederse karşısında ilk ben dururum. Ama “devlet yıkılsın, kaos gelsin” diyen zibidilerle de işim olmaz. Ben bu topraklarda doğdum. Babam 1931 doğumluydu. Karayollarında çalıştı, 7 çocuk büyüttü, ölene kadar maaş aldı. Kimse “Kürtsün, çalışamazsın” demedi. Demek ki mesele etnik kimlik değil, dürüstlük ve çalışkanlıkmış. Aziz Sancar Kürt’tü, Nobel aldı. Özal Kürt’tü, Cumhurbaşkanı oldu. İş adamları, hakimler, öğretmenler, mühendisler... Hepsi Kürt’tü, devlet “senin diploman geçersiz” demedi. O zaman bu ülke imkân vermedi diyene şunu sorarım: Sen ne yaptın? Okudun mu? Çalıştın mı? Ürettin mi? Ben tembelin, cahilin, hazıra konanın karşısındayım. Sloga...
Devamı

Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Bölüm II

Resim
 Önceki yazılarımızda " Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Biz Neden Yazarız? " demiştik. Bu yazı dizimizde devamı yazıyoruz... Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Bölüm II “Sessiz Kalemler” Yazmak da bir tür oynamaktır. Ama sıradan bir oyun değil bu. Yazar; sahneyi kuran bir senaristtir. Aynı zamanda sahneyi yöneten bir yönetmen. O sahnede oynayan tüm karakterlerin ruhudur. Ve o hikâyeyi yaratan tanrıdır. Her kelimesinde bir kader, her satırda bir nefes, her bölümde bir dünya vardır. Sanat ne olursa olsun – yazı, görsel, sahne ya da ses – ayrılmaz bir ana temele bağlıdır: İnanç. Önce sen inanmalısın. Bir okuyucuya, izleyiciye, herhangi bir insana bir şeyi hissettirmek istiyorsan, önce sen o duyguyu inşa etmiş, yaşamış ve hazmetmiş olmalısın. Yani yazar; kendi satırlarını yazarken önce kendiyle yüzleşmelidir. Şu soruyu kendine sorabilmeli: “Ben bu yazıya inandım mı?” Çünkü inanmadan yazılmış her satır, karşı tarafa boş bir ses gibi ulaşır. Söz vardır sarsar, söz vardır unutt...
Devamı