Geçim Derdiyle Yitip Giden Kökler
Almanya’da Türk Olmak
Selam olsun Almanya’da çalışan, okuyan, yaşayan kardeşlerime...
Bu yazı belki bir dost mektubu, belki içsel bir sorgulama… ama her şeyden önce bir hatırlatmadır.
Geçim derdiyle çıktınız yola. Kimi öğrenci, kimi işçi, kimi tüccar… Kimi ise sadece “nefes alacak” bir ülke ararken kendini Avrupa’nın ortasında buldu. Ama kim ne için geldiyse, sonunda hepimiz aynı gerçekle yüzleştik: Hayat pahalıydı, zaman dardı, yalnızlık çoktu.
Ve belki de en kötüsü şu oldu:
Maddi zorluklar sadece cebimizi değil, kalbimizi de yordu.
Yavaş yavaş bazı şeylerden uzaklaştık. Mesela:
-
Anne dilinde dua etmeyi unuttuk.
-
Cuma günleri işten izin alamaz olduk, cemaatle namaz giderek azaldı.
-
Ramazanlar telaş içinde geçti, bayram sabahı hissizleştik.
-
Ne çocuklara kültürümüzü anlatabildik, ne de kendimize kim olduğumuzu hatırlattık.
Avrupa bizi maddi olarak doyururken, manevi olarak aç bıraktı. Belki de sorun Avrupa’da değil, bizdeydi. Çünkü çabucak unuttuk:
Biz buraya sadece para kazanmak için gelmedik.
Biz buraya "biz" olarak kalmak için geldik.
Senin çocuğun Almanca düşünüp Türkçeyi “aksanla” konuşuyorsa,
Evinde “tirit” pişmiyorsa, “ezan” yankılanmıyorsa,
Kurban bayramı senin için sadece bir tatil gününe dönüştüyse…
Dur, bir düşün.
Belki cebimiz dolsa da kalbimiz boş.
Belki de bu yüzden mutsuzuz.
Bugün seni tekrar “sana” çağırıyorum. Kültürüne, diline, inancına, özüne...
Para bir yere kadar. Ruh açsa, cebin tok olsa ne olur?
Kendini hatırla. Çocuklarına anlat. Ailene sahip çık.
Çünkü biz Almanya’da “para” kazanırken “kimlik” kaybediyoruz.
Blog sayfamda bu konuları hep birlikte konuşalım.
Haydi sen de yorum yap, fikrini yaz.
Sessiz kalma. Çünkü bu sadece senin değil, hepimizin hikâyesi.
Wise Man...
Yorumlar
Yorum Gönder