Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Bölüm II

Önceki yazılarımızda " Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Biz Neden Yazarız? " demiştik. Bu yazı dizimizde devamı yazıyoruz... Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Bölüm II “Sessiz Kalemler” Yazmak da bir tür oynamaktır. Ama sıradan bir oyun değil bu. Yazar; sahneyi kuran bir senaristtir. Aynı zamanda sahneyi yöneten bir yönetmen. O sahnede oynayan tüm karakterlerin ruhudur. Ve o hikâyeyi yaratan tanrıdır. Her kelimesinde bir kader, her satırda bir nefes, her bölümde bir dünya vardır. Sanat ne olursa olsun – yazı, görsel, sahne ya da ses – ayrılmaz bir ana temele bağlıdır: İnanç. Önce sen inanmalısın. Bir okuyucuya, izleyiciye, herhangi bir insana bir şeyi hissettirmek istiyorsan, önce sen o duyguyu inşa etmiş, yaşamış ve hazmetmiş olmalısın. Yani yazar; kendi satırlarını yazarken önce kendiyle yüzleşmelidir. Şu soruyu kendine sorabilmeli: “Ben bu yazıya inandım mı?” Çünkü inanmadan yazılmış her satır, karşı tarafa boş bir ses gibi ulaşır. Söz vardır sarsar, söz vardır unutt...