Vahyi Getiren Elçi: Şedîdul Kuvâ Ne Demektir?
Biz bir süre önce Necm Suresini okuyorduk.
Surenin ilk ayetleri yıldızla yeminle başlıyor, ardından vahyin kaynağına yöneliyor.
5. ayete geldiğimizde dikkatimizi çeken bir ifade oldu:
"عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ"
“Ona, son derece güçlü olan öğretti.” (Necm 53/5)
Ayette geçen bu “şedîdul kuvâ” ifadesiyle kastedilenin Cebrâil olduğunu tefsirlerden zaten biliyoruz.
Ama biz şunu sorduk:
“Cebrâil zaten bir melek. Allah'ın emriyle hareket eden bir varlık.
Neden ayrıca ‘güçlü’ olduğu vurgulanıyor? Melek zaten kusursuz görev yapar.
‘Güçlü’ demek zorunda mıyız ki, yoksa zayıf mı sanacağız haşa?”
Derken Fahreddin Râzî’nin bu ayetle ilgili yorumuna denk geldik.
Ve sinir olduk.
Râzî Ne Diyor?
Râzî, meşhur eseri Tefsîrü’l-Kebîr (Mefâtîhu’l-Gayb)'da bu ayeti şöyle açıklıyor:
-
“Şedîdul kuvâ” ifadesinden maksat, hem fiziksel hem ruhsal güçtür.
-
Cebrâil’in “zû mirrah” (mükemmel yapı, sağlam karakter) oluşu, onun nefsî ve ahlâkî bir üstünlüğe sahip olduğunu gösterir.
-
Vahyi taşımak sıradan bir olay değildir, bu görevi maddi ve manevî bakımdan güçlü biri yerine getirebilir.
İşte burada sinirlenme başladı.
Cebrâil Melektir – Aklı ve Nefsi Yoktur
Çünkü bu yorum, melek tabiatını tamamen göz ardı ediyor.
Biz biliyoruz ki:
-
Melekler irade sahibi değildir.
-
Hevâya tabi olmazlar.
-
Günah işleme kabiliyeti yoktur.
-
Akıl onların değil, insanların imtihan vasfıdır.
Kur’an’da çok açık:
"Allah'ın emrettiklerine karşı gelmeyen, emredileni yapan melekler vardır."
(Tahrîm, 6)
"O'na isyan etmezler ve emredildiklerini yaparlar."
(Nahl, 50)
O halde şunu sorduk:
“Ey Fahreddin Râzî, melek hakkında ‘ahlaklıdır, doğru tercihler yapar, manevî gücü vardır’ demek ne demek?
Melek zaten ‘tercih’ yapmaz ki! Doğrudan ‘itaat’ ile yaratılmıştır.”
Burada bir felsefi bakışla tefsiri karıştırma durumu var.
Ve bu ne yazık ki sadece Râzî’ye özgü değil, birçok klasik müfessirde var.
Ama Kur’an'la çeliştiği yerde, bu yorumları sorgulamak bizim sorumluluğumuz.
Peki Ayetteki “Güçlü” Tanımı Ne İçin Var?
İşte burada bizim yaptığımız yorum devreye giriyor.
Biz dedik ki:
“Cebrâil’in güçlü olması onun kaslı olması değil,
Allah’ın onu korunmuş bir taşıyıcı kılmasıdır.”
Ayetin verdiği mesaj, başka bir kaygıya cevap veriyor:
Casusluk Tehlikesi
Kur’an’da cinlerin semaya yükselip meleklerin konuşmalarını dinlemeye çalıştığı açıkça anlatılır:
“Onlar (şeytanlar), yüce topluluğu dinleyemezler. Her yönden kovulup uzaklaştırılırlar.”
(Saffat, 8)
“Bir söz kapmayı başarırlarsa, peşlerine alevli bir kıvılcım gönderilir.”
(Saffat, 10)
Yani eskiden vahiy âlemine sızmaya çalışan varlıklar vardı.
Bu da şu korkuyu doğurabilirdi:
“Ya Cebrâil’in taşıdığı vahiy yolda engellenirse?
Ya bir cin, bir şeytan onu dinlerse, değiştirirse?”
İşte Necm 5. ayet bunun cevabıdır:
“Ona, son derece güçlü olan öğretti.”
Yani:
-
Hiçbir şeytan onun yolunu kesemez.
-
Hiçbir cin ona yaklaşamaz.
-
Vahiy sapa sapasağlam Peygamber’e ulaşır.
Bu bir görev güvenliği vurgusudur.
Cebrâil güçlüdür çünkü Allah onu öyle yaratmıştır.
Yoksa Cebrâil ahlaklı davrandığı için değil;
zaten isyan etme yetkisi bile yoktur.
Diğer Ayetler de Destekliyor
"Onu şeytanlar indirmedi. Bu onlara ne yaraşır ne de güçleri yeter."
(Şuara, 210-211)
"O, vahyini emriyle kullarından dilediğine indirir."
(Nahl, 2)
"Onu biz indirdik, onun koruyucusu da biziz."
(Hicr, 9)
Bütün bu ayetler, vahyin güvende olduğunu,
Cebrâil’in taşıdığı şeyin bozulmadan ulaştırıldığını gösteriyor.
Râzî’nin Niyetini Anlıyoruz Ama…
Belki Râzî bu ifadeleriyle:
-
Vahyin önemine dikkat çekmek istedi,
-
Cebrâil’i yüceltmek istedi,
-
Vahyin taşıyıcısını insanlara “ciddiyetle” anlatmak istedi…
Ama bu anlatım, meleklerin doğasına dair Kur’anî sınırları zorluyor.
Cebrâil bir melektir.
Aklı olan, nefs taşıyan, ahlakla karar veren bir “insanüstü varlık” değil.
Doğrudan emre odaklı, Allah’ın emrini yerine getiren nurani bir varlıktır.
Kur’an’ın Anlattığı Cebrâil – Elçi, Dokunulmaz ve Mutlak Güvenli
Cebrâil:
-
Allah’ın emriyle hareket eder,
-
Vahyi eksiksiz, bozulmadan taşır,
-
Görevine hiçbir cin, şeytan ya da başka varlık dokunamaz,
-
Kur’an’da "şedîdul kuvâ" yani "son derece güçlü" olarak tanımlanır.
Bu güç, sadece fiziksel değil; görevinin engellenemezliğini, taşıdığı vahyin dokunulmazlığını ve Allah’ın onu desteklediğini anlatır.
Ve burada çok önemli bir noktayı vurgulamak gerekiyor:
Allah, Cebrâil’i bu görev için yarattı.
Elçidir. Vahy görevlisidir. Allah’ın sözünü doğrudan peygambere ulaştırmakla görevlidir.
Bu misyona göre donatılmış, güçlü, desteklenmiş ve Allah’ın izniyle hareket eden bir varlıktır.
Ne bir fazlası vardır ne bir eksiği. O nefs taşımaz, karar vermez, sorgulamaz. Sadece ve sadece Allah’tan aldığı emri iletir.
Bu yüzden Cebrâil’i değerlendirirken, insan gibi düşünmemek gerekir.
Ahlâk, akıl, tercih gibi mefhumlar insanla ilgilidir; melekler ise sadece itaatle kayıtlıdır.
Kur’an, bu gerçeği çok net söylerken, bazı klasik tefsir yorumları bu çerçevenin dışına taşabilmektedir.
İşte burada tefsire değil Kur’an’a sadakat göstermek gerekir.
Vahiy – Korunmuş Bir Gerçek
Cebrâil, taşıyıcı değil; korunmuş bir emaneti taşıyan elçidir.
Onun gücü, Allah’ın koyduğu güvenlik zırhından gelir.
Şeytanların karışamadığı,
Cinlerin ulaşamadığı,
Ve hiçbir aklın, iradenin karıştırmadığı bir mesaj…
İşte bu yüzden:
“Şedîdul kuvâ” = “Sana gelen vahiy %100 güvendedir.”
Bu yazıda yaptığımız gibi, Kur’an’a dayanarak düşünen her akıl, hakikate daha çok yaklaşır.
Ve aslında vahiyde aradığımız da budur:
Şüpheden uzak bir yakınlık.
Wise Man...
Yorumlar
Yorum Gönder