Habil ve Kabil kimdirler?
Bir video izledim. TV100’de Cansu Canan ile "Gündem Dışı" programı. Programı sunan Cansu Canan, konuğu ise Mehmet Okuyan. Konu: Habil ve Kabil Ademin iki oğlu mu? İlk cinayet neydi? Kurbanlarının kabul edilmemesi, kurbanı kimler sunmalı ve diğer bazı detaylar.
Sunucu sorularını soruyor. Mehmet Okuyan da her zamanki gibi savunma refleksiyle, kulakları sağır edecek bir tonla bağırarak cevap veriyor. Aslında ben konuya girmeden önce Mehmet Okuyan’ın bu tepkimsi tavrını merak ettim. Yani bu kadar yırtınacak ne var ki? Sunucu ne tartışıyor ne eleştiriyor ne yargılıyor. Sadece soru soruyor ve cevap bekliyor. Ama Mehmet Okuyan her yerde yaptığı gibi burada da aynı şeyleri yapıyor:
İnsanları küçümsüyor.
İnsanları cahil yerine koyuyor.
Kur’an’ı kimsenin anlamadığını, bir tek kendisinin doğru anladığını ima ediyor.
Ara ara dikkat ediyorum, sunucu kadın bazen öyle çekinerek konuşuyor ki, sanki içinden şöyle diyor: “Az önce o kulaklarımı tırmalayan ses bir daha çıkmasın nolur...”
Neyse... Gelelim soruya:
Soru: Maide 27. ayet — Habil ve Kabil olayı.
Sunucu bunu sorunca, Mehmet Okuyan karşısında 87 milyon Türkiye vatandaşı varmış gibi koltuğunda yerini düzeltiyor, alaycı bir sırıtmayla, sanki “heh, bu da bir şey mi, bakın şimdi neler anlatacağım” der gibi arkasına yaslanıyor. Sunucu şaşkın bir şekilde bakıyor ve bekliyor.
Mehmet Okuyan önce şöyle diyor: “Şimdi izleyenler diyecek ki, bak işte Ademin iki oğlu Habil ve Kabil. Ama aslında onlar Ademin çocukları değil, İsrailoğulları içinde geçen iki kişidir.”
Videoyu izledim. Evet, aynen bunu dedi. Hatta şunu da ekledi: “Habil ve Kabil Ademin çocukları olsaydı, kardeşini öldüren Kabil, kardeşini nasıl gömeceğini kargadan mı öğrenecekti? Babası Adem’e sorardı, öğrenirdi.”
İşte burada ben artık dayanamadım ve Allah affetsin, küfür bile ettim.
Neden? Şunun için:
Ulan Mehmet Okuyan... Cahil! İlk cinayet bu zaten. Babaları Adem ile daha önce görmedikleri, yaşamadıkları bir konuyu mu konuşacaklardı? Ya da diyelim ki senin dediğin gibi, bu iki kardeş Ademin oğulları değil de İsrailoğulları içindeki iki genç adam olsun. O zaman soruyorum: Adem zamanından İsrailoğulları zamanına kadar hiç kimse mi cenaze gömmemiş? İlk gömen yine bu adam oluyor, yine bilmiyor, yine kargadan öğreniyor. Ne değişti?
Az önce bir arkadaşıma bu Okuyan denen adamın zındık olduğunu söyledim. Neden? Çünkü ayetleri çarpıtıyor. Ayetlerde bu iki kişinin Ademin oğulları olduğu, ilk cinayetin işlendiği ve cesedin gömülmesi gerektiği açıkça anlatılıyor. Allah Teala’nın bu sebeple bir karga gönderdiği bildiriliyor.
Kurban meselesine geçiliyor. Sunucu sormaya çalışıyor ama bu kibirli, asabi ve sesiyle baskı yapmaya çalışan adam hemen lafı ağzından kapıyor.
"Evet," diyor, "Habil kardeşine ancak Allah muttakilerin kurbanlarını kabul eder, diyor. Yani efendim öyle herkes kurban kesemez. Kesse de kabul olmaz çünkü kurbanın kabul olması için sunan kişinin muttaki olması lazım."
Muttaki kimdir diye devam ediyor Okuyan. Bu cahil, muttaki kelimesini açıklarken "korunan kişi" diyor. “Taki” kökünü başka yerlere bağlıyor, kıvır kıvır kıvırıyor, sonunda münasip bir yerine sokuyor ve korunan kişi demekle yetiniyor.
Şimdi bu adama zındık demeyeyim mi? Ayet çarpıtan kişi değil mi şimdi bu zerzavat? Neyse...
Ayetler belli, tefsirler belli, isteyen açar okur, araştırır. Çok da zor değildir. Ancak gerçekten araştıran veya bilenler yorum yapsın lütfen.
Yoksa ekranlarda mikrofona sahip her bağıran doğruyu söylemiyor.
Wise Man...
Yorumlar
Yorum Gönder